Mimari olarak en başarılı yapılar bir hikayeden yola çıkarak tasarlanmış yapılardır. Biz bu binayı tasarlarken iki hikayeden yola çıktık. Biri yapıya adını veren “Kasaba Evi” diğeri de “Giyinme Odası ” idi. Binanın bulunduğu alan kullanılmayan bir yeşil alana bakmaktadır. Büyük odadan bu yeşil alana açılan bina, bir kasaba evini hatırlatmaktadır. Bina aynı zamanda, Yünsa’nın ürettiği yün kumaşların moda/giyim sektöründe hizmet veren firmalara sunduğu alandır. Bina bu özelliği ile de büyük bir giyinme odası gibidir.
Yünsa, ürünlerini çoğunlukla yurt dışına ithal eden, yani yabancılarla çalışan bir firma olmasından dolayı binaya kasaba evini çağrıştıran “The Club House” adı verilmiştir. The Club House’un ingilizcedeki tam karşılığı üst segment bir yerleşim alanının doğa ile iç içe bulunan sosyal tesisleridir.
Binanın ön cephesine uzaktan bakıldığı zaman izleyiciye tanıdık gelir. Dış hatları aslında sıradan bir binadan farklı değildir. Yaklaştıkça binanın diğerlerinden farklı olduğu anlaşılır. Binanın sınırları net bir dikdörtgendir. Binanın sınırlarında ihtiyaçalara göre büyümesini veya küçülmesini çağrıştırabilecek eklemeler veya çıkarmalar yoktur.Cephesine baktığımız zaman sıradan bir kapı, bir pencere görülmez. Tüm bu unsurlar bir kompozisyonun parçası olarak cephede yerlerini alırlar. Binanın cephesi temel geometrik formlardan oluşan bir kompozisyondur. Temel geometrik formlar bir sanat unsuru olarak Rus Avangardı (1890-1930) döneminde Suprematist akımında yoğun olarak kullanılmıştır. Bu akımın amacı kısaca sanatın özünün yakalanması olarak açıklanabilir. En önemli temsilcileri Kazimir Malevich ve El Lissitzky’dir.
Kadıköy, İstanbul
2020
TİCARİ
253 m²